15 Haziran 2011 Çarşamba

NE EDEB NE EDEBİYYÂT!

“Şiir!” mi dediniz, “şâir!” kaldı mı artık?
Mısrâ’ bile hanidir, “dize” der kalabalık!

Ne vezin, ne kâfiye, nizâmı öldürdüler,
Nazma âid rûhları, kezzapla söndürdüler…

“Serbest vezin!” diyerek şi’re bir “yok!” atdılar,
Olmayan veznin, “serbest!” şeklini yutturdular!

Vezn ile kâfiyeyi, vezne sandı nevzuhûr,
Nesri de, Nesrin sandı “çağdaş!” ayakda uyur!

“Şâir” denen san’atkâr, şimdi esir “ozana!”
Saatçi veznindeki “san’atçı!” da ozona!

Eskide kaldı bülbül, yeniyi kapdı karga,
Şi’ri ören Türkçe’me, darbeler ve pranga…

“Kurbağaca!” demişdi Üstâd Merhûm vakvaka,
“Kutlu mutlu ulusal!”.. işte Türkçe: Lâklâka!

Türkçe yerine kondu esperanto bir cürûf,
Elifbâ’mın katliyle dilden sürüldü hurûf!

Yok etmek çün milleti, lûgatını soydular,
Yıldız’dan Baş koparıp Hilâl’den kurtuldular!

Ve erdi murâdına yehud ve heykelleri,
Aynı kan esir aldı, Allâh’sızca her yeri…

Muharrirler gömüldü, “yazar!” mezar sürüce,
Ne fıkra, ne makâle.. “yazı!” denir sâdece…

Yazı.. ne gün, ne ay, ne mevsim.. sâdece zaman!
Bu bir tek kelimeyle olsa ya hesablaman!?.

Hayat durur ve varlık, olur hiçliğe mahkûm,
Mekân da delinmezse, kalır yokdan çöl ve kum!

“Yazar yazı yazar!” hep, fiil isim aynı söz!
Teşmîl et ki her şeye, işte inkılâbda öz!

Buyrun budur devrimler, yalanın ehramları,
“Oyun oynar oylarla!” içdeki haçlıları!

Gidince asîl hayat, geldi yaşatmaz “yaşam!”
“Yazar!” oldu muharrir, hani dünki ihtişâm?

Tutturmuşlar bir “yazar!” ki, yazar, neyi yazar?
Elifbâm ve alfabe.. bunları bilmez yazar!.

Edebî mi, yevmî mi, mizâh mı, tenkîd mi, ne?
Ne renk, ne koku; ve ne tad-tuz, herşey pestâne!

Hulâsa (edeb) gitdi, edebiyyât da bitdi,
Hurûfâtla kelimât, hançereden silindi!

Bugünün “Türkçesiyle!” ne şiir ne de nesir,
Uyduruk ölü bu dil, Türkçe mahkûm ve esir!

Bu ne vahşet ve kıtâl, yokdur târihde eşi,
Urûc etdi de millet, “ulusdan” kaldı leşi!

Bir enkâz.. ne atılır, ne yeniden çatılır,
Dipsiz kör kuyu, ancak, buna çâre yapılır!

Yehûd, İngiliz, tüm freng, işgâl edemez vatan,
Bu içden başka işgâl, (dîne) kan içinde kan!

Mürekkepler kurudu, demle doldu hokkalar,
Kimde kaldı ki kalem, divit tutan parmaklar?..

Ne hatt ne hattât kaldı, ne rık’a ne de sülüs,
Cihan târîhi yansın, kül olmuşken Endülüs

Sen ey, vampir kör düzen! Moğollardan bin beter,
Medenî şâheseri katlile etdin heder!

Doğru, güzel ve iyi, senin siyahlığında!
Hayâsızca hücûmun, görülmez hayvanlıkda

Murâdına erdi de şenlendi yehûdiyet,
Ve belinden doğduğun şu sarhoş nasrâniyet…

Senin elinle almış onlar intikâmını,
Mutlak Müntakîm, imhâl etdi de hesâbını…

Mülk O’nun, herşey O’nun, O’na dönersiniz de,
Bulursunuz hesâbı, o gün âteşinizde!

(8.5.11-Y)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder